Maison & Objet fuarı, 30. yılını bu yıl Paris’te 18-22 Ocak tarihleri arasında kutladı. 647’si yeni olan toplam 2512 katılımcı firma ile 8 hole yayılmış fuarın teması “Tech Eden” idi. Peki nedir bu “Tech Eden”? Artık hepimizin bir uzvu olan akıllı telefonlarla sosyal medyada geçirdiğimiz süre günlük 2 saati geçiyor. “Tech Eden” temasında amaç, yadsıyamadığımız dijitalleşmeye biraz da duygu katmak; sanırım, robotlaşmadan insan kalabilmek.

Tasarım, yıllardır “-izm”lerin kurallarına göre davranırken artık daha bağımsız olmak, tasarımcının imzası ile farklılaşmak istiyor. Tasarım da sanat da artık kalıpların içine girmekten sıkılmış durumda.

Maison & Objet Fuarı, 2024. Fotoğraflar: Feza Ökten Koca

Fuarda farklı başlıklarda yer alan holleri gezerken kimi zaman hâlâ birbirinin varyasyonu olan ürünleri (ne yazık ki ben bunlara tasarım değil, tekrar diyebiliyorum) görürken, bir çok stantta şaşırtıcı, yenilikçi tasarımlar (risk alarak oluşturulmuş, hatta satış kaygısından öte varoluş kaygısı olan ürünler) izlenebiliyordu. Malzemeleri, kullanım şekilleri, renkleri, geometrileri doğadan ilham alınarak özgürce tasarlanmış ürünlerin yer aldığı stantlara ilgi çok fazla idi. Bu da gösteriyor ki kullanıcılar ve tasarımcılar artık benzer ürünler görmekten sıkıldılar, farklıyı arıyorlar.

Fly Berjer, Feza DSGN

Son yıllarda hepimizin yaşam şekli değişti. Ev, ofis, tatil, meditasyon ve spor alanlarımız artık net çizgilerle ayrılmıyor. Çok uzun bir süre önce bıraktığımız “bir üçlü, bir ikili, iki tekli” salon takımı kavramı yerine artık değil oturma birimi, salon diye bir tanım da yok. Hepimiz kişiselleştirilmiş alanlarımız olsun istiyoruz.

Özellikle “Z” kuşağı, bireysel mekân kullanım yaşına geldi ve artık sürünün bir parçası olmak istemiyor. Eskiden “biz” vardı, artık “ben” var. Elinde küçücük bir aletle dünyanın her yerine ulaşıp bilgi edinebilen, iletişim kurabilen kullanıcı artık tasarıma daha fazla önem veriyor ve kendisi de tasarımın bir parçası olmak istiyor. Artık standart yok, deneysellik var. Fuarda ev mobilyasından mutfak aksesuarına kadar çok geniş bir palette yapılan tasarımların sergilendiği stantlar arasında gezerken yeni kullanıcı profilini iyi analiz etmiş tasarımcıların ürünleri göze çarpıyordu.

CEF, Feza DSGN

El işçiliğinin ön planda olduğu tasarımlar, ürün ile kullanıcısı arasında farklı bir bağ kuruyordu. Burada tasarımcının hayali, zanaat sayesinde kullanıcı ile buluşuyor ve şu soru öne çıkıyor: tasarımcı mı yoksa zanaatkâr mı daha önemli? Bence disiplinler arası doğru bir sinerji ile yapılan çalışmalar çok değerli. Kullanıcı ortaya çıkan ürünle kendini çok daha özel hissediyor; burada ürün sadece kullanım amaçlı değil, koleksiyon olarak da sahiplenilmek isteniyor. El işçiliğini sadece artizan obje ve aksesuarlarda değil, mobilyada da görebiliyoruz.

Fuarda özellikle dış mekânla ilgili mobilyalara çok yer verildiği görülüyor. Tasarım ve ürün çeşitliliği oldukça fazla. İç mekân kadar dış mekân için de konforlu ve keyifli vakit geçirilmesini sağlayan tasarımlar dikkat çekmekte. Doğadan ilham alan formlar ve dokular kendini gösteriyor. Özellikle kullanılan renklerle, doğada gördüğümüz doğallığa yaklaşmaya çalışılıyor.

Maison & Objet Fuarı, 2024. Fotoğraflar: Feza Ökten Koca

Sadeliği reddeden maksimalist tasarım anlayışına sahip stantlarda, birçok farklı desen ve rengin iç içe kullanıldığı görülmekte. Tamamen kuralsız, tasarımcısının o anki duyguları ile kombine edilmiş desenlerle oluşturulmuş duvar, mobilya ve aksesuarların bir arada bulunduğu mekânlar da çokça gözlenmekteydi.

Birçok stantta gördüğümüz maksimalizmin yanı sıra, yine sessiz lüks dediğimiz sadeliğin özel detaylar ve sanat eserleri ile bir araya geldiği mekân tasarımları da fuarda fazlaca yer buluyordu.

Bu sene yılın tasarımcısı seçilen Mathieu Lehanneur’ın tasarladığı kısımda açık ve kapalı alanlar yer almaktaydı. Tasarımcı, tamamen sarı rengin kullanıldığı “Outonomy” adlı enstalasyonunda, doğa ve teknoloji dengesi üzerinden geliştirilen “well-being” mekânlarına odaklanmış. Çalışmasının mesajı, bir yandan teknolojik ilerleme içindeyken bir yandan da doğaya dönerek (doğayı koruma, doğadan faydalanma, doğaya vakit ayırma) dengeli ve mutlu yaşamayı becerebileceğimiz yönünde.

Line ve Bite, Feza DSGN

Fuarda “tasarım nerede bitiyor, sanat nerede başlıyor; kim tasarımcı kim sanatçı?” sorularına tam cevap verilemiyor. Tasarım mutlaka bir ihtiyacı karşılamalıdır ve tasarımın bir fonksiyonu olmalıdır. Öyle tasarımlar vardı ki, evet, bir fonksiyonu var ama ne kadar ihtiyaç duyulacağı tartışılır ve artizan özelliği çok fazla, yani kullanımdan çok koleksiyon amaçlı edinilebilecek değerde. Dolayısıyla tasarım diye başlanıp sanat eseri olarak biten süreçler de söz konusu. Belki de bunlara “collectible artisan design” denilebilir.

Malzemenin sınırlarının zorlandığı, sürpriz form, renk ve dokuların sergilendiği stantlar da vardı. Yıllardır fuarlarda, genelde ahşap malzemenin sınırlarının zorlandığını ve masif malzeme ile yapılan showları gördük. Bu sene cam, doğal taş, akrilik, seramik, deri, pleksi ve beton malzemelerin de farklı form ve fonksiyonlarda kullanıldığına şahit olduk.

Femme, Feza DSGN

Tasarımcının kendi hikâyesi ve imzasıyla ortaya koyduğu tasarımlar en çok ilgi gösterilen stantlardı. Ziyaretçilerin çoğunluğu mimar ve tasarımcıların yanı sıra otel yatırımcıları, mobilya ve ürün ticareti yapanlardan oluşuyordu. Herkesin ortak özelliği de “ARAYIŞ” içinde olmalarıydı. Bu ziyaretçiler, ilham olabilen, kendileri de “ARAYIŞ”ta olan (ve bu sayede de özgün tasarımlar yapan) tasarımcıların stantlarında aradıklarını bulabildiler.