Hygieia Çeşmesi, Hamburg. Fotoğraf: Daniel Schwen

Covid-19 pandemisi ile birlikte hijyen kelimesini gündelik hayatımızda daha sık duyuyor olsak da bu kelimenin kökenini araştırdığımızda Antik Yunan’a kadar gidiyoruz ve karşımıza yılanlı asası ile tıbbın sembolü haline gelen hekimlik tanrısı Asklepios’un (Asclepius) kızı sağlık ve temizlik tanrıçası Hygieia çıkıyor. Hygieia, hasta insanların ve hayvanların dertlerine deva hastalıklarına ilaç bulurmuş. Aktarılanlara göre Asklepios ve Hygieia kültü, şehirleri yakıp yıkan veba salgını sebebiyle MÖ 5. yüzyılda tüm Yunanistan’a ardından da dünyaya yayılmış; veba nihayet sona erse de Hygieia yüzyıllardır insanların yanında olmaya devam ediyor.

Century Dictionary, Vol. IV, Page 2942, Hygeian to Hyla

Bugün yediğimiz yiyeceklerden giydiğimiz kıyafetlere, kullandığımız araçlardan yaşadığımız mekânlara hemen her alanda hijyene önem veriyoruz. Tarihte mimarlık, tasarım ve temizlik ilişkisine bakıldığında karşımıza ilk çıkan örneklerden biri Antik Babil kazıları sonucu bulunan 6.000 yılı aşkın bir süre öncesine ait drenaj ve foseptik sistemleri oluyor.

Arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkan bulgular bizleri dünyanın çeşitli yerlerinde milat öncesine tarihlenen gelişmiş tesisat sistemlerinin varlığından haberdar ediyor. Pakistan’da bulunan Mohenjo-Daro yerleşiminde MÖ 2500’lerde temiz su temini ve kanalizasyonun boşaltılması için gelişmiş bir sistem kullanılıyormuş. Girit adasında gelişmiş tesisat sistemleri; Antik Kudüs’te kanalizasyon ve su tedarik sistemi varmış. MÖ 200’lerde Roma İmparatorluğu, su kemerleri ve diğer tesisat sistemlerinden ayrışan kurşun boru kullanımı ile suya yön vermiş. Dağlardan gelen su, dev sarnıçlarda toplanıp, kurşun borularla hamamlara, umumi çeşmelere, evlere taşınıyormuş. MS 600’lerde Çinliler, keşfettikleri yeraltı kaynaklarından derin kuyular ve bambu kamışlar yardımıyla içme suyu elde ediyorlarmış.



Mohenjo-daro Hamamı



Roma’da bulunan Caracalla Hamamı’na ait Plan, Venuti, Ridolfino, 1705-1763


Caracalla Hamamı

Tüm bu tesisat sistemlerine rağmen tarih boyunca hijyenin yeterli olmadığı durumlarda hastalıklar, salgınlar kentleri yıkıp geçmiş. MÖ 430’larda su tedarik sistemlerine, suyollarına, halk hamamlarına, umumi tuvaletlere rağmen yeterli hijyenin sağlanamadığı Atina’da veba sebebiyle nüfusun yaklaşık 1/3’ü ölmüş. Bazı kaynaklara göre Yunan İmparatorluğu’nun çöküşünde Anofel cinsi sivrisineklerden insanlara yayılan Sıtma (Malaria) büyük bir rol oynamış. 1346 yılında Çin ve Orta Asya’dan başlayan “Kara Veba”, hijyenik olmayan savaş ve seyahat koşullarıyla önce Güney Avrupa’nın büyük bölümüne yayılmış, ardından İngiltere ve Moskova’ya ulaşmış. 1854 yılında İngiltere’de ortaya çıkan Asya Kolerası’nın hijyenik olmayan içme suyundan kaynaklandığı anlaşılmış.

Bakteri ve mikropların varlığının bilinmediği dönemlerde hijyen, koku ile ilişkilendirilmiş ve güzel koku ile hastalıklara çare bulunabileceği, salgınların önüne geçilebileceği düşünülmüş. Yıllar içinde yürütülen bilimsel çalışmalarla virüsler, bakteriler ve yol açtıkları hastalıklarla ilgili büyük yollar kat edilmiş. 17. yüzyılın ortalarında Hollandalı tüccar Anton van Leeuwenhoek çıplak gözle görülemeyen canlıların varlığını ispat etmesi bu anlamda önemli bir adım olmuş. 1847 yılında Ignaz Philip Semmelweis’ın, doğum ya da düşük yapmış kadınların ölümüne yol açan lohusalık hummasına doğum sırasında klinik personelin ellerinden anneye bulaşan bakterilerin neden olduğunu tespit etmesi hijyenin sağlık ile daha sıkı ilişkilendiği bir dönemi başlatmış.


Antonie van Leeuwenhoek


Ignaz Philip Semmelweis

1865’da birkaç üniversitede Hijyen Bölümü’nün kurulmasını sağlayan, Almanya’nın ilk hijyen profesörü Max von Pettenkofer, hastalıkların ortaya çıkışında tek etkenin bakteriler olmadığına, sosyal faktörlerin de bunda rol oynadığına işaret eden “Sosyal Hijyen” (Sozialhygiene) kavramını ortaya atarak hijyen konusuna farklı bir bakış getirmiş.

1900’lerde yapılan bilimsel araştırmaların birçoğu günümüzün ileri teknolojili laboratuvarlarında yapılan çalışmaların temelini oluşturuyor. Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülen Alman hekim Robert Koch, modern bakteriyolojinin kurucularından; fermantasyon ve çürüme üzerine araştırmalar yürüten, kuduz ve şarbon aşılarını geliştiren Fransız kimyager ve bakteriyolog Louis Pasteur ise mikrobiyolojinin kurucusu olarak kabul ediliyor. Modern tıp ve bilim ilerlerken Hygieia kültü de “hijyen” adıyla Antik Dönemlerden bugüne evriliyor.


Hygieia

1 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei bölgesinin başkenti Wuhan’da ortaya çıkan, 11 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edilen Covid-19 etkisiyle bugün her zamankinden daha çok hijyeni düşünüyoruz, konuşuyoruz.

Tarih bize hijyenin yalnızca bireysel bir çabayla mümkün olmadığını, yaşadığımız toplum ve içinde bulunduğumuz çevrenin de ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Bu anlamda bilim, virüslerle savaşmanın yollarını ararken endüstri de yapılan Ar-Ge çalışmalarıyla daha hijyenik ürünlerin, sistemlerin, mekanların peşine düşüyor. Aşının bulunmasını beklerken pandemi önlemi olarak önerilen birçok tasarım çalışmasıyla karşılaştık. Dezenfektan üniteleri, maskeler, kamusal mekanları sosyal mesafe kurallarına göre şekillendiren mimari müdahaleler, teknolojiyi kullanan temassız tasarımlar… Bu tasarımların bir kısmı geçici çözümler sunarken bir kısmı gelişmiş Ar-Ge çalışmaları, incelikle tasarlanmış fikirlerle gelecekteki araştırmalara, çalışmalara temel oluşturacak; pandemi sonrasında da “hijyen” arayışımızda yanımızda olacak vizyonlar sundular, sunuyorlar.

Hijyeni Tasarlamak:
“Hi-Hygiene”

Daha sağlıklı, daha hijyenik mekanlar için endüstri alanında yapılan Ar-Ge çalışmalarına Hitit Seramik’in “Hi-Hygiene Teknolojisi” örnek gösterilebilir. Özel formülü sayesinde uygulandığı porselen ve seramik yüzeylerde bakteri, küf ve mantar oluşumuna izin vermeyen “Hi-Hygiene Teknolojisi”, lotus yaprağının hidrofobik; su iticilik özelliğinden esinlenerek uzun Ar-Ge çalışmaları sonucu Hitit Seramik laboratuarlarında geliştirilmiş. Tüm Hitit Seramik karolarına uygulanabilen bu yöntem hem bakteri hem de mantarlara karşı etkili olma özelliği ile dikkat çekiyor.


Hijyenin tarihine, hijyen ve mimarlık-tasarım ilişkisine dair detaylı okuma yapmak isteyenler için Arredamento Mimarlık dergisinin “Hijyen” temalı 342. sayısını öneririz. Sayıya buradan ulaşabilirsiniz.

Hitit Seramik’in “Hi-Hygiene Teknolojisi” hakkında detaylı bilgi almak için Hi-Hygiene” sayfasını inceleyebilirsiniz.